Çeviri: Kesintisiz Faaliyet Çeviri Kolektifi
On yıl önce, Yunanistan halkı bir referandumla Avrupa Birliği’nin dayattığı kemer sıkma programını ezici bir çoğunlukla reddetti. Ancak Başbakan Aleksis Çipras, kısa süre sonra bu tekliften bile daha ağır bir anlaşmayı kabul etti.
Yanis Varoufakis, referandumun ardından bu anlaşmaya karşı çıkarak Maliye Bakanlığı görevinden istifa etti. Varoufakis, bu röportajda Yunanistan’daki kemer sıkma karşıtı solun yükselişi ve çöküşü, bu başarısızlığın Yunan toplumu üzerindeki yıkıcı etkileri ve Avrupa Birliği’nin Büyük Durgunluk sonrası krizi yönetme biçiminin yarattığı genel çöküşten bahsediyor.
Daniel Finn: 2015’in başında Syriza hükümeti kurduğunda temel stratejik hedefiniz neydi?
Yanis Varoufakis: Hükümet kurduğumuz gün, beş yıllık bir insani kriz döneminden çıkmıştık. İntiharlar, ilaç alamayan hastalar, maaş ve emekli maaşlarında %40’lık kesintilerle sarsılan bir halkla karşı karşıyaydık. Avrupa Merkez Bankası’nın mimarisindeki kusurlar nedeniyle, Yunanistan iflas eden bankaların yükünü halka taşıttı.
Seçildiğimizde bu çılgınlığa son vermek için göreve geldik. Ben de bu nedenle hükümette yer almayı kabul ettim. Maliye Bakanı olarak bir “caydırıcılık planı” hazırlamıştım: Troika’nın bankaları kapatma tehdidine karşı nasıl direneceğimiz ve gerekirse kendi paramızı nasıl çıkaracağımız üzerine.
Ancak referanduma kadar geçen süreçte üyesi olduğum partinin liderliğinin bu planı uygulama niyetinde olmadığını fark ettim. Teslim oldular, ben de istifa ettim.
Finn: AB ile müzakereler nasıldı? Komisyon, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve ulusal hükümetlerle yaşadığınız deneyimler nelerdi?
Varoufakis: Rasyonel bir tartışma umudum yoktu ama gördüğüm irrasyonellik ve beceriksizlik beni yine de şoke etti. IMF Başkanı Lagarde bile bana hak verdi ama “siyasi sermaye harcadık” diyerek programın devam etmesi gerektiğini söyledi.
Troika yetkililerinin çoğu temel ekonomi bilgisinden yoksundu. Öğrencim olsalar sınıfta bırakırdım. En çarpıcısıysa Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble’nin şu sözleriydi: “Eurogroup’ta seçimler ekonomik politikayı değiştiremez.”
Finn: Peki benzer durumda olan ülkeler — İrlanda, Portekiz, İspanya — nasıl tavır aldı?
Varoufakis: Üç grup vardı. Birincisi, Almanya’nın etkisindeki Slovakya ve Letonya gibi ülkelerdi. Kendi halklarına da kemer sıktırdıkları için bizim başarımızdan korkuyorlardı. İkincisi, İrlanda ve Portekiz gibi daha önce Troika altında olan ülkelerdi; bizim başarılı olmamız halklarının onları sorgulamasına neden olacaktı. Üçüncüsü ise Fransa ve İtalya’ydı; onlar da başarımız karşısında Merkel tarafından cezalandırılmaktan korkuyorlardı.
Finn: Tsipras neden referandum kararı aldı ve sonra neden daha ağır bir programı kabul etti?
Varoufakis: Ne yazık ki Çipras referandumu kazanmak için değil, kaybetmek için ilan etti. O sırada zaten teslim olmuştu. Bankaların kapatılması, halkın geri adım atmasını sağlayacaktı. Ancak halk %61 ile hayır dediğinde yıkıldı. Ofisindeydim, çökmüştü. “Teslim olmalıyız” dedi. Ben de “tam tersine, şimdi mücadele etmeliyiz” dedim. Ama olmadı.
Finn: 2015’in sonuçları Yunan toplumu için ne oldu?
Varoufakis: Bir hapishane isyanı bastırıldığında kameralar gider, ama koşullar daha kötü hale gelir. Bugün Yunanistan’da 1,1 milyon konut, ailelerden alınarak vurgun fonlarına satılıyor. 2008’de ev alan bir kadının hikâyesi örnektir: 250 bin avroya aldığı ev için 150 bin avro ödemiş, ama borcu yapılandırılmadığı için evi elinden alındı. Fon sadece 10 bin avro ödeyerek bu borcu satın aldı ve evi 150 bine satıyor.
Yunanistan’ın gayri safi yurtiçi hasılası hâlâ 2009 seviyelerinde. Ancak fiyatlar %40 arttı. Gerçek gelirler %44 düştü. 2060’a kadar büyük bütçe fazlası sözü verildi. Ekonomik sistem sosyal olarak sürdürülebilir değil. Zengin %20 harika durumda, ama %80 umutsuzluk içinde evinde oturuyor.
Finn: AB açısından 2015 krizinin kalıcı etkileri neler oldu?
Varoufakis: AB’nin 2008 sonrası krizi yönetme şekli, kıtayı uzun bir çöküşe sürükledi. Trilyonlarca avro para basıp bankalara vermek, halka kemer sıktırmak… Yatırım yapılmadı. Avrupa sanayisizleşti. Çin ve ABD yatırım yaparken, Avrupa hisse geri alımı ve servet birikimiyle oyalandı. Bugün Avrupa geriliyor. Faşizm güçleniyorsa nedeni budur.
Finn: Son olarak, bugünkü solun durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Varoufakis: MeRA25’in lideri ve DiEM25’in bir üyesi olarak şunu söylüyorum: Biz kademeciliği reddediyoruz. “Ehven-i şeri seç” anlayışını reddediyoruz. Merkez sol, merkez sağ kadar bu felaketten sorumludur. Almanya’da Gerhard Schröder, Yunanistan’da PASOK bu yıkımın mimarlarıdır.
Sol, sistemik bir krizle karşı karşıya. Bu krizden çıkış, merkez partilere yamanmakla değil, onlara karşı yeni bir toplumsal hareket kurmakla mümkündür. Ursula von der Leyen gibi bir figürün hem sağdan hem sözde soldan destek alması, Avrupa’daki politik çürümüşlüğü gözler önüne seriyor.
ABD’de de durum farklı değil. “Trump’tan iyidir” diyerek Biden’a oy vermek çözüm değil. Biden, Netanyahu’ya soykırımı gerçekleştirmesi için silah sağlayan kişi. Gerçek bir sol yeniden ayağa kalkmalı ve iki kutba da karşı mücadele etmelidir.
Kaynak: https://jacobin.com/2025/07/yanis-varoufakis-on-the-legacy-of-greeces-oxi-referendum
Not: Kesintisiz Faaliyet, çevirisini yayınladığı makalelerde aktarılan tüm görüşleri benimsemek zorunda değildir. Amacımız, okuyucularımızın ilginç veya faydalı bulacağını düşündüğümüz çeşitli görüşleri/perspektifleri paylaşmaktır.