Trump, Netanyahu ve Ortadoğu’nun Yeniden Dizaynı – Gilbert Achcar

Çeviri: Kesintisiz Faaliyet Çeviri Kolektifi

Tüm aksini gösteren kanıtlara rağmen, uluslararası medyadaki birçok yorumcu hâlâ Donald Trump’ı Gazze Şeridi’ndeki savaşa barışçıl çözüm arayan bir figür olarak sunmaya devam ediyor. Hatta bazıları, Trump’ın Benjamin Netanyahu’yu istemediği şartları kabul etmeye zorlayacağını bekliyor. Gerçekte ise iki lider arasında görüş ayrılıkları olduğuna veya ABD başkanının İsrail Başbakanı’na “barışı” dayattığına dair gayriresmî söylentiler, en iyi ihtimalle her iki tarafa da hizmet eden asılsız dedikodulardır: Trump için bu söylentiler, kendisini dış savaşlara karşı çıkan “içe kapanmacı” seçmen tabanına bir “barış yapıcı” olarak pazarlamasına yardımcı olur. Bu imaj aynı zamanda Barack Obama’ya duyduğu çocuksu kıskançlığın ürünü olan Nobel Barış Ödülü hayaline de hizmet eder. Netanyahu içinse bu söylentiler, ne zaman kendi koalisyonundaki aşırı sağcı ortakların veya tabanının isteklerinden sapmak istese, ABD’den gelen baskıya atıf yaparak onları susturmak için kullanılır. Bu isteklerin temelinde ise 1948 Nakba’sının etnik temizlik hedefinin Ürdün Nehri ile Akdeniz arasındaki tüm topraklarda tamamlanması arzusu yer alıyor.

Trump’ın barışçıl niyetlerine duyulan irrasyonel inancın ironilerinden biri de bazı yorumcuların onu İran’la “barışı” Netanyahu’ya dayatan lider gibi sunmaya devam etmesidir. Oysa Trump, İran’a karşı yürütülen saldırıya doğrudan katılmış, İsrail’in savaşını tamamlamıştır. Trump ile Netanyahu arasındaki rol paylaşımı apaçık ortadadır. İsrail, silah stoklarının tükenmesi, artan maliyetler ve yorgunluk nedeniyle “On İki Günlük Savaş” sonrası ateşkese acil ihtiyaç duymuştur. Savaş sonrası dönem aslında sadece bir ateşkes sürecidir; bu süreçte Trump yönetimi, İran İslam Cumhuriyeti’ni Washington’un dayattığı şartlara boyun eğmeye zorlamaya devam etmektedir. Ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana Trump, İran’ın büyük bir yenilgiye uğradığını ve teslim olmaktan başka seçeneği olmadığını defalarca ilan etmiştir. Netanyahu’nun, Trump yeniden seçildiğinden beri yaptığı üçüncü Washington ziyareti de bu bağlamdadır; amacı, yeni yönetimin Tahran’ın askeri ve nükleer faaliyetlerine sıkı sınırlamalar getirme konusundaki ısrarını sürdürmesini sağlamaktır.

Filistin meselesine gelirsek –ki Netanyahu’nun ziyaretinin diğer temel nedeni budur– yukarıda değinilen inancın bir başka garipliği de, birçok medya yorumcusunun Trump’ı İsrail hükümetini dizginleyip Filistinlilerle “barış” yapmaya zorlayacak bir lider olarak sunmaya devam etmesidir. Oysa gerçekte Trump, İsrail hükümetine Gazze Şeridi’nden Filistinlileri toplu olarak sürme planını özgürce ve açıkça uygulama imkânını tanımıştır. Reuters’ın izlediği açıklamalara göre, Trump Beyaz Saray’a döndüğünden bu yana en az on iki kez Gazze halkının sınır dışı edilmesi çağrısında bulunmuş, bu açıklamalar zaman zaman Mısır ve Ürdün’e yöneltilmiş üstü kapalı tehditler de içermiştir.

Gerçekliğe arzularını dayatanların en çarpıcı örneklerinden biri de Hamas liderlerinin hâlâ Trump’a güvenmesidir. Bu güven, Arap Amerikalılar için Trump kampanyasını kuran ve daha önce Yaser Arafat’a siyasi danışmanlık yapmış, 1993 Oslo Anlaşmaları sonrası müzakerelere katılmış Filistinli-Amerikalı akademisyen Bishara Bahbah’a dayanmaktadır. Hamas, sanki aynı tuzağa bir kez daha –hatta defalarca– düşmeye kararlıdır. Bu yılın başında Trump’ın ikinci kez göreve başlamasından sonra yaşanan önceki ateşkesin senaryosunu tekrar etmektedir. İsrail, Filistinli hareketle yapılan bir esir değişimini içeren ateşkesin ilk aşamasının ardından anlaşmayı hızla sona erdirmiş ve Gazze Şeridi’ndeki ilerleyişine kaldığı yerden devam ederek yıkımı arttırmış ve halkın yerinden edilmesini hızlandırmıştır.

Hamas, bir kez daha taleplerine sıkı sıkıya sarılmaktadır. Bunların başında ABD garantili kalıcı bir ateşkes ve İsrail ordusunun Gazze’den tamamen çekilmesi gelmektedir. Trump yönetimi ve Netanyahu, bu talepleri bir anlaşmayı engellemek için ileri sürülmüş imkânsız şartlar olarak sunmaktadır. Oysa gerçek şudur: Hamas liderlerinin, ABD’nin bu şartları İsrail’e dayatmaya istekli olduğuna dair yanılsamalarının ürünüdür bu talepler. Amerikan basınına göre Netanyahu ile Trump ve ekibi arasındaki görüşmelerin gündeminde, Gazze halkının güneyde, Refah’ın yıkıntıları üzerine kurulacak “insani bir şehirde” toplanması gibi ortak projeler de yer almaktadır. Bu, Gazze dışına taşınabileceklerin sürgününü, geride kalanların ise açık hava hapishanesine –şimdiye kadarki ablukanın çok ötesinde– hapsedilmesini mümkün kılacaktır.

Bu bağlamda, yalnızca ABD ve İsrail hükümetleri arasında değil, aynı zamanda Körfez ülkeleri, Mısır ve Ürdün’le de çok çeşitli seçeneklerin müzakeresi yürütülmektedir. Trump’ın Netanyahu’yla paylaştığı hedef, Filistin meselesine bir “çözüm” bulmak değil, “Filistinli bir varlık” (1982’de Ronald Reagan’ın kullandığı terimle) yaratmaktır. Bu yapı, Batı Şeria ve Gazze’deki Filistinli nüfusun yaşadığı gettoların etrafının İsrail askeri üsleri ve yerleşimleriyle çevrili olduğu bir yapıdır. Görüşmelerin bir diğer gündemi ise bu gettolardaki halkın idaresinin kime verileceğidir: Mevcut Ramallah merkezli Filistin Yönetimi’ne mi (ki birçok Arap ülkesi bunu ummaktadır), yoksa onun revize edilmiş bir versiyonuna mı, ya da BAE’nin desteklediği Filistinli ajan Muhammed Dahlan gibi isimlerle şekillendirilecek farklı bir formüle mi? Ayrıca Gazze halkı üzerinde doğrudan denetimi kimin sağlayacağı da tartışılmaktadır: İsrail ordusu mu (ki bu seçenek 1988 İntifadası’ndan beri isyancı bir halkı denetlemenin zorluklarını bilen ordu komutanlarının büyük kısmı tarafından reddedilmektedir), yoksa geçici görevli Arap güçleri mi? Bu geçici güçlerin ardından ise “yeni bölgesel düzen”in Filistinli ajanları mı devreye sokulacaktır?

İşte Trump ve Netanyahu’nun hayal ettiği Ortadoğu budur: Suudi Arabistan’ın ve hatta yeni Suriye hükümetinin dahi “normalleşme” sürecine katıldığı, 1991’deki Körfez Savaşı’ndan bu yana Washington’un kurmaya çalıştığı ABD hegemonyasındaki kapsamlı bölgesel ittifakın sonunda hayata geçirildiği bir Ortadoğu…

Kaynak: https://gilbert-achcar.net/reordering-of-the-mideast

Not: Kesintisiz Faaliyet, çevirisini yayınladığı makalelerde aktarılan tüm görüşleri benimsemek zorunda değildir. Amacımız,  ilginç veya faydalı olabileceğini düşündüğümüz çeşitli görüşleri/perspektifleri paylaşmaktır.